Dâmâdzâde Ebû’l-Hayr Ahmed Efendi, daha önce Yûsufî tarafından Farsça yazılmış olan Çay Risâlesi’ni Türkçeye çevirmiş. Nevşehirli Damad İbrahim Paşa döneminde (18. yüzyıl) çevrilen esere günümüzde ulaşmak mümkün. Risalede çayın kökeni, çeşitleri, hangi ülkelerde yetiştiği, insan üzerindeki tesirleri ve çayın pişirilme yöntemlerine dair önemli bilgiler yer alıyor. Okuması son derece keyifli olan bu kitabın kültür tarihimiz açısından da önemli bir yeri var.
Risaleden, Dâmâdzâde Ebû’l-Hayr Ahmed Efendi’nin de bir çay tutkunu olduğu anlaşılıyor. Batılı hekimlerin de çay hakkındaki yorumlarını risaleye almış olan Ahmed Efendi, Osmanlı İmparatorluğu’nda bilime ilginin artmasında ve yayılmasında emekler vermiş. Matbaanın kuruluşunu destekleyen Ahmed Efendi, Kâtip Çelebi’nin Cihannümâ adlı eserinin basımı için İbrâhim Müteferrika’yı da teşvik etmiş.
Şimdi sizleri Çay Risalesi’nden birkaç paragrafla baş başa bırakıyoruz.
“Çay ikinci derecede tıbbî maddedir. Bundan dolayı vücut için ilaçtır. Muhallildir (maraz eseri olan yumurtaları küçültür). Müsehhindir (ısıtıcı), müzevvibdir (eriten, eritici), hâzımdır (hazmettirici), mukavvîdir (takviye eden, kuvvet veren), mürevvih-i ervahtır (ruhları rahatlatıcı). Çaya müdâvemet reng-i insaniye hamret-i (kırmızılık) latife verir ve nermeder, yani yumuşatır ve kalp ve dimağ ve mide ile ciğere kuvvet bahşeyler ve taam iştiha getirdiği gibi hazmettirir. Kabza karşı ilaçtır. Kulunç, sill (göğüs hastalığı), surfe (kurtçuk) ve nefes darlığına iyi gelir. Arslan yaraları da çayla yıkanır ve yaralıya çay içirilir.”
“Güzel ve kokulu çayın elde edilmesi suyun iyice kaynamasına bağlıdır. Yeterince kaynamayan suyla yapılan çay soluk renkli, etkisiz ve faydasız olur.”
“Her yıl üç defa kesilir; ilk hasadı kuvvet bakımından en güzel ve kalitesidir ki krallara mahsustur; ikinci hasadı orta kuvvetlidir ki vali ve memurlara mahsustur; üçüncü hasadı ise o ülkelerin diğer sakinlerine mahsus olarak yabancılara satılan ve tüccarlar tarafından satın alınarak diğer ülkelere götürülen çaydır."
“Şeker yokluğunun yaşandığı savaş ve kriz dönemlerinde tiryakiler çayı meyve kurularıyla tatlandırmışlar ya da kıtlama tekniğine yönelmişlerdir.”
“Çaya limon sıkılıp içilmesi, tiryakiler tarafından başvurulan yöntemlerdendir. Limonun ölçüsü, bir fincan çay için on damladır. Doktor Raif Efendi’ye çaya limon katılmasının sebebi çayın içeriğinde bulunan ve kanı coşturan uyarıcı maddenin zararından emin olmak, kan akışının normal seyrinden devamını sağlamaktır.”
“Gerek midede kalan eski yemekten ve gerekse başta etkenlerden oluşan zararlı ve bozuk maddelerden dolayı vücutta ağırlık ve gaz meydana gelmesi durumlarında çayın faydası görülmüştür. Fakat çayın çok sıcak olarak içilmesi her zaman ve özellikle sıcak mevsimlerde zararlıdır. Bu yüzden sıcakkanlı kimseler ve gençler sıcak çay içmekten kaçınmalıdır. Öte yandan, sıcak yemeğin üzerine çok sıcak çay içmek asla uygun değildir. Hafif sıcak içilirse yemeğin çabucak çözülmesine ve hazmedilmesine yardım eder.”
“Çay ekseriyetle hazmı kolaylaştırmak amacıyla içildiğinden, genel tıp kurallarına göre yemekten iki veya üç saat sonra; sağlık kurallarına göre sabah yemeğinin arkasından ve akşam yemeğinden iki saat sonra içilmelidir.”
“Çayı şekersiz içmek zararlıdır. Zira tanen denilen zararlı maddenin etkisi şekerle giderilmektedir.”
“Başta çarpıntı olmak üzere diğer kalp hastalıkları, nefes yayılması ve nefes darlığı, gam ve kederin giderilmesinde; sarılık, ishal, bazı organların su toplaması veya tutulmasında; basur, mayasıl, soğukluktan kaynaklanan idrar tutulması ve idrar kaçırma rahatsızlıklarında; böbrek yetersizliğinde çayın tek başına ya da uygun ilaçlarla birlikte kullanılmasının çok etkin faydaları görülür.”
“Şunun da bilinmesi gerekir ki makine ve ispirto ile yapılan çayın, semaverle yapılan çayın yerini tutamayacağı ehlikeyf ve tiryakiler tarafından tasdik edilmiştir.”
Comments